18 Eylül 2014 Perşembe

Ah bu beklentiler...

Yıllardır beklediğim, umduğum gelişmeler nihayet gerçekleşiyor.

Nedir bu beklentiler?

Bir arıcının en büyük beklentisi normal şartlar altında baldır. Bu balı alırken de mümkün olduğu kadar az masraf edip, keyifle işini yapmaktır. 

İnternet camiasını takip edenler bilirler ki yurtdısında insanlar bu hedeflerine ulaşmışlar. Bizde buradan imrenerek kendilerini takip ediyoruz. 

Soruyorsunuz bu işin sırrı nedir? Cevap ıslah edilmiş ırk. Zengin meralar. Bilinçli arıcılık. 

Son ikisini hasbelkader halletseniz bile ilk faktöre ulaşmak Turkiyedeki arıcılık mantığıyla uzun yıllar ister. E ne yapalım? Yurtdısndan getirelim. Hadi getirelim.

Malum internet elinizin altında. Biraz yabancı dilin varsa atıyorsun maili şak ana arı kapında. Hatta adam/kadın parasını anayı gönderdikten sonra istiyor. Ama damızlık olarak aldığın anaya/ana arıcıya ne kadar güvenebilirsin?

E diyorsun ki yurtdısında güvenilir birisini bulalım. Hadi bulalım. 

İnternette bir geziniyorsun babalar gibi arıcılık yapan Türkler var. Atıyorsun maili yazıyorsun "Baba 'kucağına' düştüm yardım." Elin Almanından daha guvenilir ya! Ulan adamlar seni hiç sallamıyor ve bir de "Bırak şunları." tarzı laflar kulağına geliyor.

Hop dönüyorsun ikincil kaynaklara, memleketine. Hani birileri getirmiştir sana da ucundan koklatır. Koklarsın tabi ama öyle kolay değil! 

Arayacaksın. Hatta araya adam koyacaksın.Telefonu açmak isterse konuşacaksın. Derdini anlatmana gerek yok. Parayı yatır, mailini at sıranı bekle! Ne kadar bekleyeceğin belli değil. Beklentilerin uğruna bir anaya iki ana parası vermişsin bekliyosun. 

Beklerken şöyle bir sakinleşip düşünelim.

Ortama bakıyorsun, gözlemliyorsun, aleni bir tekelci zihniyet farkediyorsun. Tam bir danışıklı dövüş. Herkes birbirini adres gösteriyor. Roller paylaşılmış

Devam edelim. 

Sen beklerken bir taraftan da yapılan yayınlarda seninle alay ediliyor. "Bakmıyorum telefonlarına kekoların, beklesinler." ya da "Yetiştiremiyorum işinize geliyosa." şeklinde. 

Uzatmayalım anayı ele geçirdik. "Şşt ondan ana üretme benden aldığın gibi olmaz haa." Adamın sattığı anadan üretilen ana da bile gözü var. Utanmasa para isteyecek. Neyse. 

O zaman ben bir damızlık alayım? Yavaaş! Teke-l-e çomak sokma. 

Anayı kabul ettiremedin ya işte o zaman hep bittin. Türlü aşağılamalar. Arıcılığın bile şüpheli. Bir de blogun felan olup ta bunu yayın yaparsan eyvah eyvah. 

Derken tarihler 2014 sonbaharına yaklasırken Gökhan diye bir şahıs çıktı piyasaya. Dedi "Damızlık isteyen var mı?" 

Bir sessizlik....

İncelemeler yapıldı. İstihbarat toplandı. Bakıldı ki adam ham değil. Fotoğraflarda adamın arılarının rengi bile farklı. Renkte kaçak yok. Arılıkta körük dumanından bulut oluşmamış.Apar topar bloglardan silindi. Yok gösterilemeye çalışıldı. Ama baktılar ki olmuyo kılıçlar kuşanıldı...

Birden ortalıkta damızlıklar uçuşmaya başladı, hemde arılarıyla birlikte...

Ah bu ukalalık, kendini beğenmişlik, 'kibir'. İnsanı ne hallere düşürüyor. 

İnsanları hor görmek, saygısızlık...

Son zamanlardaki gelişmeleri okudukça yüreğimin yağları eriyor. Öyle mutlu oluyorum ki. Tarif edemem. 

Yanlış anlaşılmasın. Ben 2010 yılından bu yana yurtdısından gelen arıları kullanıyorum. Mutluluğum diğer binlerce arıcının da artık benim imkanlarıma kavuşabilecek olması. Hem de aşağılanmadan, insanca...

Son olarak şunu da belirtmeliyim. Gökhana benim damızlıkların kartını gösterdiğimde bana bir link atıp benim anaların sistemde kayıtlı değerlerini gösterdi. Onun kullandığı damızlıkların yanına bile yaklaşamaz. 

Haa bir de bu kartelin uğraştığı bir şahıs var. O şahsı ben de pek sevmem, ukalanın önde gidenidir ama saygı duyarım. O şahıs saatlerini, emeklerini verip türkiyedeki arıcılara koloni yonetimini öğretti. Bir dünya materyal toplayarak/hazırlayarak ana arı üretimini öğretti. Sezarın hakkı Sezara...














Hiç yorum yok:

Yorum Gönder